Che Guevara ile Bir Röportaj (1959)

HAVANA RÖPORTAJI

 

TELEMUNDO TELEVİZYONU İÇİN(*)

 

Siz komünist misiniz?

 

– Bu soruyu bana sık sık sordular. Buna cevap vermem gereksiz, söylenenlere değil yapılanlara bakmak daha doğru olur inancındayım. Halk için yaptıklarımızın komünizm olduğunu kabul ediyorsanız, o halde hepimiz komünistiz. Yoksa parti üyesi olup olmadığımı soruyorsanız, cevabım hayır.

 


 

(*) Guevara'yla, 28 Nisan 1959'da, Telemundo Pregunta televizyon programında yayınlanmak üzere bir grup gazeteci tarafından yapılan röportaj 29 Nisan 1959'da Revolucion'da ve yine 29 Nisan 1959'da El Mundo'da yayınlamıştır.

 


 

Kübalı olmadığınız halde neden Küba'ya, Batista diktatörlüğüne karşı savaşmaya geldiniz?

 

– Latin Amerika ülkeleri arasında fark yoktur. Yalnızca, ezilen kıtamızın bir parçasını kurtarmak istemiştim. Guatemala'da demokrasinin nasıl yerle bir edildiğini gördüm. Meksika'da Fidel ile karşılaştığımda, diktatörlüğü devirmek için onunla birlikte Küba'ya gitmem gerektiğini düşündüm.

 

Rusya'nın da diktatörlükle yönetildiğine inanıyor musunuz?

 

– Sovyetler Birliği'ndeki yönetime «proletarya diktatörlüğü» denir. Ruslar kendileri de proletarya diktatörlüğüyle yönetildiklerine inanırlar.

 

Sizce bu tür bir diktatörlükle mücadele etmek için Rusya'ya da gitmek gerekir mı?

 

– Rusya, Latin Amerika ülkesi değil. Bizim kıtamızda bulunmuyor. Yönetim biçimi, gelenekleri ve orada yaşayan çeşitli halkların bileşimi bizimkinden çok farklı. Böyle bir işe girişmeyi aklımdan bile geçirmiyorum.

 

Küba'da, bir komünist darbe olsa ne yaparsınız? Karşı mı çıkarsınız?

 

– Darbeye herkesten önce karşı çıkardım. Ama böyle bir şey olacağını sanmıyorum, çünkü komünistlerin öteki partilerle birlikte dürüst çalışan ve devrimle iş birliği yapabilen bir siyasi partileri var. Hükümet darbesi olsa, benim için sürpriz olur. Devrimci hükümeti devirmeye çalışacaklarını sanmıyorum, çünkü onlar, kendileri de komünist. Ben birlik olsun istiyorum. Eğer darbe olursa, karşı gelir ve devrimci hükümeti savunurum.

 

Sizce, komünist ideoloji, bizim ulusal kimliğimizle uyuşmaz mı?

 

– Böyle bir şey düşünmüyorum.

 

Hükümette kaç komünist var?

 

– Sayısını bilmiyorum. Biraz önce söylediğim gibi, eğer halk için yaptıklarımız komünizm sayılırsa, pek çok kişi benim düşündüğüm gibi düşünür ve kullanılacak ölçü bu olunca, hükümet üyelerinin mutlak çoğunluğu komünisttir. Doğru bildiği düşünceleri savunacak kadar cesaret sahibi herkesi komünist sayarsak, komünistlerin sayısı bir hayli kabarıktır. Oysaki parti üyelerinin sayısı birkaç kişiyi geçmez. Direniş Ordumuzda yalnızca üç komünist vardı.

 

Sovyetler Birliği ile diplomatik ilişkiler kurulmasından yana mısınız?

 

– Dünyanın tüm ülkeleriyle diplomatik ve ticari ilişkiler kurulmasından yanayım. Eğer bize saygı duyuyorsa ve ideallerimizi gerçekleştirmemizi diliyorsa, belirli bir ülke niye dışlansın? Küba'ya karşı açıktan açığa düşmanlık besleyen Trujillo ve Somoza ile bile ilişkilerimiz varken, dostlarımızdan niye uzak duralım?

 

Panama'nın işgal edilmesinde Küba'nın rolü neydi?(*)

 

– Bir devrim her şeyden önce dürüst olmak zorundadır. Bu nedenle, ne yazık ki bu olaya bazı Kübalıların karıştığını kabul etmek gerekiyor. Yalnız, bunu bize sormadan yaptılar. Biz dünyaya devrimci düşünceler yayabiliriz, ama devrim ihraç edemeyiz. Ancak özgürlükten yoksun olanlar, özgürlükleri uğruna savaşma hakkına sahiptir. Biz bir örnekten başka bir şey değiliz, mücadele ilgililerin kendileri tarafından yapılmalıdır.

 


 

(*) 1959 Haziranında, bazı Kübalılar, Panama'yı istila etmeye kalkıştı Bunların tümü hükümet yetkilileri tarafından tutuklandı. O sıralarda, Küba'nın bu işgalcileri desteklediği sanılıyordu.

 


 

Fidel Castro'nun Amerika Birleşik Devletleri'ne yolculuğu konusundaki izlenimlerinizi öğrenebilir miyiz? Amerika Birleşik Devletleri ile Küba'nın gelecekteki ilişkileri sizce nasıl bir gelişme gösterecektir?

 

– Birleşik Devletlerle tam anlamıyla eşitlik koşulları içinde ve onurlu bir ülkenin bir başka ülkeye karşı duyacağı tüm saygıyla görüşme masasına oturacağız.

 

Ne yazık ki, Fidel'in Birleşik Devletler yolculuğu konusunda çok az şey biliyorum. Küba'daki gazetelerin yazdıklarının dışında, ABD'deki basın ajanslarından bilgi alıyoruz. Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin tutumuna gelince, size tam ve doğru bir cevap verebilmek için önce önderimizle görüşmem gerekir. Ancak, ABD'de halkın Fidel'e sıcak bir kabul gösterdiğini biliyorum.

 

Tarım reformu alanında neler olup bitiyor?

 

– Tarım reformu, ayaklanma yıllarında hareketin bitip tükenmek bilmeyen tutkusuydu. Barışçı mücadelenin son dört ayında, yine bizim tutkumuz olmaya devam etti. Temel yasanın latifundiyaların ortadan kaldırılmasıyla ilgili kısmını yürürlüğe koyacağız çünkü, birçok insan aç ve işsizken işlenmemiş toprakların bomboş uzanıp gitmesine gönlümüz razı değil.

 

Bizim durumumuz, Sovyetler Birliği'ndekinden farklı olacaktır. Orada, tüm topraklar devletin. Oysaki burada toprağı, onu işleyene vereceğiz. Eğer köylüler topraklarını satmak isterlerse, bu toprakları öncelikle devlet satın alır.

 

Kooperatifler kurmayı da öngörüyoruz. Hükümet, teknik ve parasal yardımda bulunacak, üretime yeni başlayanları güvence altına alacaktır. Parasal ve teknik kaynaklarımızın elverdiği ölçüde, çok sayıda kooperatif kuracağız. Bu aşamayı atlayamayız. Önce, köylüye kooperatiflerin önemini öğretmemiz gerekli.

 

Teknik okullar ve tarım okulları açacağız. Amacımız, üretim giderlerini en aza indirerek, en büyük oranda ürün elde etmektir. Köylüye, kara saban ve bireysel çalışma ya da ailelerin oluşturduğu küçük gruplar halinde toprağı işleme zamanının artık geçtiğini anlatıp öğretmeliyiz.

 

Köylülüğü yönlendirme planımız baskıya değil, ikna yöntemlerine dayanır. Köylüye, tüm teknik öğütleri vereceğiz ve ürettiklerini satması için olanaklar sağlayacağız. Ama köylüleri inanmadıkları ya da yapmak istemedikleri herhangi bir şeyi kabul etmeye zorlamayacağız. Köylülerin çok eski bir özlemlerini gerçekleştirmelerini, benim toprağım diyebilecekleri bir toprak parçasına sahip olmalarını istiyoruz. Ciddi bir tarım reformu yaptığımızı kanıtlamak zorundayız. Toprağı işleyenler, bu nedenle toprağın sahipleri olduğunu bilmelidirler. Tarım üretimimize, en modern teknolojiyi kazandırmalıyız. Örneğin, San Dominik’te dönüm başına tütün üretimi, Küba'dakinin iki katı; şeker üretimi de öyle. Ancak, bu sektörlere çağdaş teknoloji getirirsek, işsizlik baş gösterebilir. Devrimin acil ve temel görevi, şeker üretimine ayrılan toprakları başka bir üretim türü için kullanmak değil, «yoksul» çiftlik sahiplerinin zahmet edip işlemediği binlerce dönümlük toprağı, onların elinden almaktır. Uygun bir iş sağlamadan, kol emekçilerini işinden gücünden edemeyiz. Sonuçta, bu alanda yapılacak çalışmalar pek öyle aceleye gelmez.

 

Küba'ya ayak bastığınızda, Küba tarımı konusunda ne biliyordunuz?

 

– Hiçbir şey bilmiyordum, o zamanlarda sigara bile içmiyordum.

 

Bugün Direniş Ordusunun rolü nedir?

 

– Devrimin tek lideri Fidel Castro olduğu halde, Direniş Ordumuz halka bağlıdır ve halkın emri altındadır. Bir hak davasını savunduğumuzda, kendimizi halk iradesinin sadık yorumcuları gibi kabul ederiz. Direniş Ordusu siyasi bir orduya dönüşecektir. Haksız bir dava uğruna dövüşmek için kimseden para almadı ordumuz. Kendi kendini yaratan, devrimci bir ideal tarafından harekete geçirilen bir halk ordusu bu. Bu nedenle, ordumuz 1 Mayısta işçiler, köylüler ve öğrencilerle birlikte yürüyecektir. Direniş Ordumuz her zaman halkın yanında olmak zorundadır.

 

Direniş Ordumuzun doğuşu sırasında toplumsal düşüncelerimiz çok bulanıktı, Marti'yi izleyen bir halk kurtuluş ordusuydu bu. Kırsal bölgeler konusunda yanlış düşünceler taşıyan kent kökenli insanlar çoğunluktaydı bileşiminde. Köylüler arasında büyük bir destek gördük. Onların sorunlarını öğrendik, eski mülkiyet bağlarından kurtulmak istediklerini anladık. Tüm bunlar bizim toplumsal düşüncelerimizi değiştirmemize neden oldu ve kafa yapımızı biçimlendirdi. Önderler ve halk birbirini etkiledi. Gerçekte, bu devrimci hareket, herhangi bir başka devrimci hareketten farksızdı. Çünkü halk her zaman kendisine öğretilenleri kavrar, halk her zaman haklı davaları savunmaya hazırdır.

 

Bugünkü duruma uygun olarak Direniş Ordusunun adını değiştirmek gerekmez mi?

 

– Bu adı Sierra Maestra'da benimsemiştik, uğruna mücadele ettiğimiz amaçlar değişmediğine göre şimdilik değiştirmeyi düşünmüyoruz. Kesin zafere henüz ulaşmadığımızdan, hâlâ aynı savaşın içinde sayılırız.

 

Halk niçin silahlı? Fidel Castro «Silahlar neye yarar?» dememiş miydi?

 

– Şimdi taşıdığımız silahlar, devrimi savunma amacına yöneliktir. Tüm düşmanlarımızın, bize saldırılırsa savaşacağımızı bilmesi gerekir.

 

Zorunlu askerlik hizmetinden yana mısınız?

 

– Bizde askerlik hizmeti gönüllü olarak yapılır. Halk, özgürlüğünü savunmak için silahlanmayı kendisi istedi.

 

Ernesto de la Fe ve Juan Luis Martin'in yalnızca gazeteci oldukları için hapiste tutuldukları doğru mu?

 

– Diktatörlüğün baskı güçlerine ait dosyalara el koyduğumuzda, Juan Luis Martin tarafından hazırlanmış, Küba'daki tüm basın özgürlüğünü yok etmeye yönelik bir tasarıyla karşılaştık. Sorulduğunda, bunun kendi düşüncesi olduğunu kabul etti. Çok ağır bir suç işlemiş değil elbette ki, ancak gazeteciliğin ilkelerine uymaz bu davranış. Ernesto de la Fe'ye gelince, bu adam BRAC'tan(*)  sorumluydu. Bu adam da gazeteciydi, böyle bir kişiye Fidel Castro'ya karşı cinayet planı hazırlamak yakışır mı? Yeni bir plan değil bu, ortaya atılalı bir yıl kadar oluyor. Üstelik bu kişinin Batista hükümetinde propaganda bakanlığı yaptığını da çok iyi biliyorsunuz.

 


 

(*) BRAC: Buro de Represion de Actividades Comunistas (Komünist Etkinlikleri Bastırma Bürosu), komünist eylemleri ezmekle görevli bir büro. Ancak, diktatörlüğe kim karşı gelirse, hepsini izliyor ve tutuklattırıyordu.

 


 

Düşmanlarımız bizi bölmeye çalışıyor. Fakat halkımız birlik içinde, saflarımızı dağıtmak için kalkışılan bütün faaliyetler boşa çıktı. Sendikal hareket de birliğini koruyor, bu birleştirici güç, Fidel Castro'nun ve 26 Temmuz Hareketinin yönetimini desteklediği sürece bölünme söz konusu değildir. Bölme amacıyla «komünizm umacısı» ortaya atıldı. Raul Castro, Alfredo Guevara(*) ve benim için komünisttirler denilip, halkı bizden soğutmak istediler. Ama halkımız her zaman olumlu tepki göstermiştir, şimdi de öyle oldu. Tüm toplumsal sınıfların birliği sayesinde bu tür entrikalar alt edildi.

 


 

(*) Alfredo Guevara: Devrimcilerin iktidarı almasından önce Komünist Parti üyesı ve Küba Film Enstitüsü Yöneticisi.

 


 

Diktatörlük zamanında basının tutumu nasıldı?

 

– Bana zor sorular soruyorsunuz! Ama size dürüstçe cevap vereceğim: Basının tutumu çok gevşekti. Buna ihanet yahut da düşmanlık denemez, ancak zayıflık veya gevşeklik denilebilir. Bir kez dediğiniz gibi, birçok seçenek vardı: Dağlar, kentlerde sabotajlar yada boykotlar. Ne yazık ki, gazeteciler yalnızca hükümetin yaz dediklerini yazdı. Bazılarının maddi durumu da çok iyiydi. Bir yandan yazıyor, bir yandan da hükümetten çeklerini alıyorlardı.

 

Benim de içinde yer aldığım, botelleros(**)'lar listesinden mı söz ediyorsunuz?

 

– İsim vermek istemiyorum, özellikle herhangi bir kimseden de söz etmiyorum. Ama isterseniz 1 Mayıstan sonra, size bu konuda bilgi verebilirim.

 


 

(**) Botelleros: Şişeciler, yani Batista hükümetinin şarap şişelerini ellerine geçirebilen kişiler Genellikle, hükümetin arpalığından beslenen, zengin ve varlıklı kimseler anlamında.

 


 

Umarım, bunu kamuoyu önünde yaparsınız.

 

– İsterseniz, bunu da yaparım.

 

Devrim herkesin refah düzeyini yükseltecek mi?

 

– Devrimin tüm toplumsal sınıfları zenginleştireceğini ileri sürmek yanlış olur, bu olanaksızdır. Küba devriminin amacı, Cumhuriyetin zenginliklerini daha eşitçi bir biçimde dağıtmaktır. Eğer bir zengin, parasını bir işe yatırmak isterse, hiçbir sorunla karşılaşmaz. Üç türlü zengin vardır: Kiraya verdiği mülklerinin, taşınmaz mallarının geliriyle yaşayanlar, yabancılarla birlikte yatırımlara girişenler ve hükümetin baskı güçlerinin iş birliğiyle köylünün toprağını çalanlar, üçüncüsü, köylüyü köle gibi kullananlar. Bu üç tip zengin 10.000 kişi kadardır, oysaki biz Küba'da altı milyonluk bir nüfus oluşturuyoruz

 

Yatırım yapmak isteyenlere güvence vereceğiz. Sermayeyeçok ihtiyacımız var, ama açgözlü kapitalistleri aramızda istemiyoruz. Sermayedarları, uygun biçimde para yatırmaya ve arkalarında bir fabrika yahut bir tarım merkezi bırakmaya çağırıyoruz.

 

Pek çok memur, şimdi çalışma koşullarının düzelmesini istemenin karşı-devrimcilik sayıldığını öne sürüyor. Siz ne dersiniz?

 

– Çalışanların ekonomik durumlarının düzelmesini istemesi en doğal haklarıdır. Memurların, devrimi bahane etmeleri gerekmez, ama bazı sendikal hak davalarının da son derece aşırı olduğu gerçektir. Eğer memurların tüm isteklerini yerine getirirsek, bu kez de fiyat artışlarıyla karşılaşırız.

 

Devrimi destekleyenler kimler?

 

– Devrimci hükümetin başlıca iki müttefiki var: Bunlar işçiler ve köylüler. Devrimin tüm sınıfların çıkarlarını kolladığını düşünmek yanlış olur. Ama zenginlere saldıracak da değiliz. Tersine, işçiyle işveren arasındaki ilişkileri düzene koymak istiyoruz. Çok büyük miraslara konan ve çok geniş topraklara sahip olan zenginlerin hiçşansı yok: Bunlar, devrimin ağırlığını üzerlerinde hissedeceklerdir. Yurtdışında yatırımlar yapan ve eskiden devletin de rızasıyla toprak çalan yabancı zenginler de devrimin sillesini yemekten kurtulamayacaktır.

 

ABD-Latin Amerika ortak pazarında hükümetin konumu ne olabilir?

 

– Çok güç bir sorunla karşı karşıyayız: Amerika Birleşik Devletleri'nin yarattığı sorun bu. Her zaman boykot yaparlar. Ticaret alanında onlarla rekabete giremeyiz, ama ortak pazar olmaksızın da, Küba'yı adaletli bir toplum düzenine sahip ve ekonomik bakımdan güçlü bir ulus haline getirebileceğimize inanıyorum. Ortak pazar söz konusu olursa, ekonomik gücümüz daha da artar.

 

Inter-American Bankası yirmi bir cumhuriyetin yatırdığı paralarla çalışmaya başladı...

 

– Çok ustaca hazırlanmış bir plan bu. Ama bir ülkenin yatırdığı her dolar ona bankada bir miktar oy sağlıyorsa da, bu kuruluş yine de Birleşik Devletlerin son sözü söylediği bir ortaklık olacaktır. Başka türlüsüne inanmak saçmalıktır. Böyle bir şirketten bir fayda gelmez. Ekonomik bağımsızlığımızı da yitirebiliriz. Marti'nin dediği gibi, ürünümüzün %75'ini Amerika Birleşik Devletleri'ne satmaya devam edemeyiz.

 

Seçimler ne zaman yapılabilir?

 

– Uygun bir zamanda, seçimler yapılacaktır. Bugün için, halk önce devrimi istiyor, daha sonra, seçimlere de sıra gelir.

 

Seçimde adaylığınızı koyacak mısınız?

 

Çıkarsam, 26 Temmuz Hareketi istediği içindir. Zeytin yeşili üniformamdan asla vazgeçemem. Olsa olsa geçici bir zaman için çıkarabilirim sırtımdan.

 

– Pek böyle bir niyetim yok. Eğer ortaya – Sizin gözünüzde demokrasi nedir?

 

– Çoğunluğun özgürlüklerden alabildiğine yararlandığı bir sistem. Ancak mutlak özgürlüğün bazı sınırları vardır, bu sınırları da tüm halkın kendisi koymalıdır.

 

Sağlığınız nasıl?

 

– Kendimi çok iyi hissediyorum. Ama yirmi dokuz yıldır, yanımdan hiç ayrılmayan bir yol arkadaşım var: Astımım. Zaman zaman öfkesi tutarsa da şu ara çok iyi geçiniyoruz.

 


 

Çeviren: Nadiye R. Çobanoğlu

 

Not: Yar Yayınları’nın Che, Eserler 8. Cilt: Yaşamöyküsü, Röportajlar, Mektuplar kitabından alıntıdır. Her hakkı saklıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

Kapat